<body><script type="text/javascript"> function setAttributeOnload(object, attribute, val) { if(window.addEventListener) { window.addEventListener('load', function(){ object[attribute] = val; }, false); } else { window.attachEvent('onload', function(){ object[attribute] = val; }); } } </script> <div id="navbar-iframe-container"></div> <script type="text/javascript" src="https://apis.google.com/js/platform.js"></script> <script type="text/javascript"> gapi.load("gapi.iframes:gapi.iframes.style.bubble", function() { if (gapi.iframes && gapi.iframes.getContext) { gapi.iframes.getContext().openChild({ url: 'https://www.blogger.com/navbar.g?targetBlogID\x3d14995321\x26blogName\x3dLnP\x27nin+Film+Se%C3%A7kileri\x26publishMode\x3dPUBLISH_MODE_BLOGSPOT\x26navbarType\x3dSILVER\x26layoutType\x3dCLASSIC\x26searchRoot\x3dhttps://lovenpoisonreviews.blogspot.com/search\x26blogLocale\x3dtr_TR\x26v\x3d2\x26homepageUrl\x3dhttp://lovenpoisonreviews.blogspot.com/\x26vt\x3d-4411501431289346612', where: document.getElementById("navbar-iframe-container"), id: "navbar-iframe" }); } }); </script>

Çarşamba, Ağustos 03, 2005

Un long dimanche de fiançailles (2004)

Amelie'nin yönetmeninden, Amelie'nin başrolü Audrey Tautou ile bu sefer savaş temalı bir aşk filmi ile karşı karşıyayız. Sevgilisini 1. Dünya Savaşına yollamak zorunda kalan ve ondan bir daha haber olamayan Mathilde'nin arayışını izliyoruz. Bilenler bilirler, narrator-anlatıcı olan filmlere büyük hayranlık duyarım. Her ne kadar Amelie'yi beğenmesem de bu filme hayran kaldığımı belirtmeliyim. Anlatıcı ile akan film zaman zaman sıkıcı olabiliyor, ancak beklenmedik gelişmeler ve küçük ipuçları tempoyu korumayı başarıyor. Alışagelmiş flashback tekniklerinin ötesinde küçük pencerelerle anımsatılan geçmiş filme ayrı bir hava katmış ve günümüz sahnelerindeki altınsarısı renk kullanımı, geçmişteki sahneler için gri ağırlıklı kamera çekimleri filmi görkemli kılmış. Müzikleri ise tahmin edilebileceği gibi her savaş ve aşk konulu filmlerdeki klasiklerden. Yaylılar eşliğindeki hüzünlü nağmeler...

Amelie'de sinirimi bozan Tautou'dan eser yok filmde. Her ne kadar optimistlik açısından benzerlikler taşısa da, 20li yaşlardaki bu genç kız, muhtemelen savaş döneminin havası yüzünden olsa gerek, yaşından çok daha ağır başlı. Savaşın insanlar üzerindeki etkilerini arka planda kullanarak bir aşk filmini başarıyla çekmiş yönetmen Jean-Pierre Jeunet.

İnandıklarımızdan vazgeçmediğimiz sürece mutluluğa erişebilir miyiz gerçekten de? Pollyannacılık oynamak her zaman işe yarar mı? Yoksa sadece filmlerde görebiliriz böyle sonları? Yaşamaya ve herhangi bir şeye inanmaya devam ettikçe yaşıyor insan. Geçmişten kopmayıp, geleceğe umutla bakmak gerekiyor belki de. Umutsuzluk ve hayıflanma insanı pasifliğe itmekle birlikte pek de yardımcı olamıyor kişiye.

İzlemeyenler filmi izlesinler, savaş/aşk filminin altındaki derin düşünceleri irdelesinler, belki de hayatımızı değiştirebilmek gerçekten de bizim elimizde, kimbilir?

0 Yorumlar:

Yorum Gönder

<< Home